top of page
Mithat Engin Topaloğlu

Mösyö Hitchcock: Kamerası Tüm Dünyanın Algısıyla Oynayan Bir Yönetmen


-Filmleri zamana nasıl direnebilir?
-Titizlikle çekildikleri için…

Aslında şu cevap dünyaca ünlü yönetmen Alfred Hitchcock’un tüm sanat yaşamını özetliyordu. Gösterişten uzak biçimde, yaptığı işin anlam ve önemini kavrayarak çalışmalarına başladığını bildiğimiz Hitchcock kırktan fazla film çekerek, algı üzerine denemeler yaparak tarihteki önemli yerini aldı. Peki bu yazıyı neden yazıyorum? Bir yönetmene övgüler dizmek için bir yazı yazmak ne kadar anlamlı olabilir ki? Niyetim aslında kendisini anlamak. Günümüzde bırakın bir yönetmeni anlamayı, iki insanın aynı dilde aynı kültür ve medeniyette birbirini anlamasının zorlaştığı bir dünyada hayatını seyirciye oynayan ve bu uğurda ışık ve gölgelerle dans eden bir sanatçıyı anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.


Nereden başlayacağımızı ben sinema üzerine araştırma yapmaktan oldukça keyif alan bir yazar olarak bilemeyebilirim tabi ama François Truffaut tam olarak biliyordu. Bu uğurda sinematografi açısından kendisinde baba figürü kabul ettiği ve ileride dostu olarak vakit geçireceği Hitch ile bir röportaj yaptı. O röportaj daha önce gayri resmi bir dokunulmazlığı olsa da eleştirmenlerce gerçek dışı kabul edilen bir yönetmenin gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden olduğunu herkesin anlamasını sağlayacaktı.


Yaşamının dönüm noktası belki de fikrine sık sık danıştığı eşi Alma Reville ile tanışmasıydı Hitch’in. Özellikle evliliğinin ardından Hollywood stüdyolarından aldığı pek çok teklifle en iyi işlerini yapmaya başladı. Ona göre izleyici zevk almamak için direniyordu. Daima “Show me this” diyormuşçasına bir doyumsuzluk içinde oluyordu. Hitch ise seyirciye istediğini vermiyor ve onların daima gerilmelerini, ekrana büyük bir şaşkınlıkla bakakalmalarını istiyordu. Aslında erotizmi ve rahatsız edici hisleri geniş kitlelerce makul kılmak istiyor, bu uğurda inandırıcılık faktörünü yer yer askıya alıyordu. Bunu da yararlılığı öne çıkaracak biçimde şu şekilde açıklıyordu:


“Sırf inandırıcı olmak için inandırıcı olmanın bir faydası yok. Mantık sıkıcıdır.”

Umarsızca gündüz düşlerinin etkisini sanat yaşamına aktarmaya devam ediyordu. Sürpriz ile gerilim arasındaki farka dikkat çekiyordu. Sürpriz onun için mantık dışı olabilirdi ancak gerilim saf korkudan ibaret değildi. Bu dengeyi oldukça iyi kuruyordu. Dolayısıyla etraflıca pek çok faktörü hesaba katıyor ve görüntünün boyutu ile renklere büyük önem veriyordu. Onun için diyalogdan ziyade görsel doku öncelikliydi. Görüntü çok canlı ve keskin olmalıydı. Uçlarda dolaşabilmeliydi.


Bir auteur yönetmen olarak yaratıcı kimliğiyle oyunculardan daha ön planda olan ve filmi kafasında halihazırda çeken Hitch, oyuncuları yer yer kışkırtabiliyordu. Onun gözünde oyuncu kurmaya çalıştığı coğrafyaya müdahale edemezdi. Sadece senaryoyu okuyan maaşlı bir aktörün yönetmenin dünyasına ne hakla karışması mümkündü? Ancak geçen yıllar içerisinde insanların huzur motivasyonları değişti. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Robert De Niro, Al Pacino, James Dean gibi dev oyuncular yapının dışına çıkarak bir geleneği değiştirdiler. İlginin bu yeni güzergahını günümüzde değerlendirdiğimizde Instagram sayfalarında milyonlarca takipçiye ulaşan oyuncularla karşılaşıyoruz.


Rüyaların içinde yaşayan gerçek karakterler vardır Hitch’in filmlerinde. Bu aslında manevi bir gerçekliktir. Vertigo’da gördüğümüz üzere ölen bir kadının görüntüsünde yeni bir kadın yaratma çabasını ve James Stewart’ın karakterinin tatmine ulaştığı tek anın bu yaratım sürecinin tamamlanışı olmasını bu çerçevede yorumlayabiliriz. Hitchcock genellikle sessiz filmleri sinemanın en saf hali kabul eder ve sesli döneme girilse de olabildiğince nesneyi güçlü kılar. Kamera açıları ve geçişlerin sıra dışı kullanımı adeta Hitch’e ait bir imza niteliği taşır. Bunu Psycho ile denediği metotlar çok net ifade eder. Nihayetinde yaptığı, hareketi zamana yayarak kurgulamaktır. Ayrıca kendisini sürekli yenilenme ihtiyacı hisseder. Bu konuda doyumsuz olduğunu kabul edebiliriz.

En nihayetinde hedefi belirli bir anlatım tarzını yakalamaktır ancak bununla yetinmez. Film dilinin yapı üzerine kurulduğunu söyleyen ilk yönetmenlerden biri olarak filmlerine şiirsel bir bakış yükler. Bunu belirttiğimiz yöntemlerle gerçekleştirir. Herkesin hakkında suçluluk duyduğu bir şeylerin olduğu varsayımından hareket ederek suçluluğu kişiden kişiye yayar. Değerli bilim insanı Freud’un ifade ettiği 'ölüm içgüdüsünün nefret, saldırganlık ve suçluluğun kaynağı olduğu' savının Hitch’çe sıkça işlendiğini söyleyebiliriz. Bu etkiyi oyuncuların bakışlarıyla, kameranın açıları ve nesnelerin dizilimi ile hissederiz. Diyalog ise ancak yeterli katkıyı sağlıyorsa devrededir.

Bir çeşit sinema farkındalığı olarak yorumlayabileceğimiz Avrupa’da yaygınlaşan Yeni Dünya sinemasının temsilcilerinden Truffaut ise bu tespitleri yaptığı dönemde sanatçılığın kendini ifşa etmek anlamına geldiğini savunarak Hitch’in kapısını çaldı. O zamana dek Hitch mühendislikten reklamcılığa geçmiş ve ardından sanat yönetimi, senaristlik, yönetmenlik ile uğraşmıştı. Truffaut ve Hitchcock’un bu röportajı sanat sohbeti algısını tümüyle değiştirecek, tarihe büyük bir iz bırakacaktı.

Günün sonunda Hitchcock Avrupa'daki sinemaseverlerin Mösyö unvanıyla andığı bir yönetmen olageldi ve Amerikan film endüstrisinden aldığı ödüllerin ardından saf filme dair ürettiklerinin yeterliliğinden emin olmayarak emekli oldu. Öte yandan şu net biçimde gözlenebilirdi ki yaptığı girişimler tepki almış ve duyguları harekete geçirmişti. Haliyle Mösyö Hitchcock amacına ulaşmıştı.

Lakin yapımların seyrini artık Martin Scorsese’in söylediği üzere “her iki saniyede bir zirveye ulaşan çok gürültülü filmler izleyerek yetişmiş bir seyirci kitlesi” belirleyebiliyor. Haliyle hızlı tüketim alışkanlığının bir sonucu olarak ne istediğini bilemeyen ve sadece şekle önem veren bir kitleye artık Hitchcock kalitesinde bir yapımın ulaşabileceğinden emin olamıyorum.


Not: Yazının ilham noktası, François Truffaut’a ait sinema kitabı Hitchcock/Truffaut‘un Kent Jones imzalı belgesel uyarlaması olup Truffaut'un eser, kitapçılardan satın alınabilir. İyi okumalar.


Kaynakça

Hitchcock&Truffaut (Belgesel, Yön: Kent Jones)

New York Times Köşe Yazısı (https://archive.nytimes.com/www.nytimes.com/library/film/061760hitch-psycho-review.html)

The Guardian Köşe Yazısı (https://www.theguardian.com/film/2010/oct/22/psycho-hitchcock-archive-review-horror)


249 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page