top of page
  • Damla Durlu

Egemenlere Karşı Sınıfın Sineması: Üçüncü Sinema

1969 yılında Arjantinli sinemacılar Fernando Solanas ve Octavio Getino tarafından kaleme alınan “Üçüncü Bir Sinemaya Doğru” adlı manifestoda ilk kez kullanılan Üçüncü Sinema kavramı, devrimci bilinci uyandıran ve güçlendiren, rahatsız eden, gerici fikirleri zayıflatan, burjuva karşıtı anti-emperyalist bir sinemayı işaret eder.


1940’ların ortasında Arjantin’i yöneten Peron hükümeti, orta sınıf beyaz sömürgeci değerlerinin hüküm sürdüğü bir film yapımını destekler. 1955 yılında gerçekleşen askeri darbe sonrası ise sinemada ciddi bir sansür ve baskı dönemi başlar ve 1957’de Ulusal Sinema Enstitüsü kurulur. Devletin sinema üzerindeki egemenliğine karşı bir araya gelen başta Solanas ve Getino olmak üzere bir grup sinemacı Cine Liberacion grubunu kurar. Kendilerini “gerilla film grubu” olarak tanımlarlar ve 1968 yılında La Hora De Los Hornos (Fırınların Saati) adlı 260 dakikalık ilk filmlerini çekerler.


ANTİ HEGEMONİK BİR SİNEMA YAKLAŞIMI


Anti-sömürgeci mücadele, Vietnam Savaşı, 68 öğrenci hareketi, ABD’deki siyahi hareket ve Latin Amerika’daki gerilla mücadelesinden etkilenen Üçüncü Sinema; tarihi süreç, değişim, çelişki ve mücadeleyi, yani tarihin diyalektik olarak kavranmasını sağlayan araçları, geliştirmeye çalışır. Bu araçlardan biri de sinemadır. Buradan hareketle sinema; sömürgeleştirilmiş ve

yabancılaştırılmış insanların ve kültürlerin sözcüsü olma görevini üstlenir. Filmlerde söz konusu sömürgeleştirilme ve yabancılaştırma teşhir edilir. 


Üçüncü Sinema yönetmenlerine göre kültür, bilim ve sanat her zaman birbirine zıt sınıf çıkarlarına cevap verir: egemenlerin anlayışı ve halkın anlayışı. Halkın anlayışı sömürge altındadır ve egemenlerin anlayışını yıkıp egemen hale gelmediği sürece bu durum devam edecektir. İnsanlığın değerlerini yasaklardan kurtarıp egemenlik sağlanabildiğinde ve insan özgürlüğü evrensel olduğunda bu ikilik son bulacak ve evrensel bir kültür oluşacaktır. Bu nedenle üçüncü sinema, bir yıkım sinemasıdır; asırlardır insanlığın ürettiği her türlü değeri sömüren egemenlerin anlayışına karşın kimliksizleştirilmiş ulusun anlayışını savunur.



SİNEMADA ÜRETİM İLİŞKİLERİNİN DEĞİŞİMİ


Birinci ve İkinci Sinema ile diyalektik bir ilişki içerisinde olan Üçüncü Sinema, söz konusu anlayışları değiştirmeyi hedefler. Onlar ABD merkezli olan Birinci Sinema hakkında “Ekranda doğan ve ölen kendine yeterli sımsıkı yapılar oluşturur. Birinci Sinema 19.yüzyıl sanatının, burjuva sanatının devamıdır: İnsan yalnızca edilgen ve tüketen nesne olarak kabul edilir” ifadelerini kullanırlar. İnsanın tarihi sadece okumasına, seyretmesine ve ona maruz kalmasına izin verilir. Hazmı kolay ve zevk veren bir konu bir sinema perdesinin içine hapsedilir ve bu durum burjuva film üretiminin ulaşabileceği en yüksek nokta haline gelir. Birinci Sinema denilen bu sinemaya karşı ilk alternatif olarak “sanat sineması” adı verilen İkinci Sinema doğar. Her ne kadar İkinci Sinema’da geleneksel burjuva anlatım tarzının dışına çıkılsa da bu yine burjuva anlayışının izin verdiği ölçüde yapılabilmiştir. Egemen sinema anlayışıyla doğrudan bir savaşım olmamış, küçük değişiklikler yapılmıştır. Bu özelliği nedeniyle İkinci Sinema zaman zaman “reformist” olarak nitelendirilmiştir. Egemenlerinki yerine halkın anlayışıyla yaşamı ve sinemayı yeniden örgütleme ihtiyacı Üçüncü Sinema’yı doğurmuştur.


Birinci ve İkinci Sinema’nın aksine Üçüncü Sinema’da izleyici edilgen değildir, aktif bir konumda bulunur. İzleyici saf sanatsal bir etkinlikten çıkarır ve daha büyük toplumsal mücadelelerin içine yerleştirilir. İzleyicinin zevk almasını değil; fark etmesini, rahatsız olmasını ve müdahale etmesini amaçlar. Bu amaçla filmler bölümlere ayrılır ve bölümler arasında tartışmalar gerçekleştirilir. Filmlerde sık sık devrimci sloganlar kullanılır ve insanın tarihteki değiştirici ve dönüştürücü gücüne vurgu yapılır.


Üçüncü Sinema sadece sinemasal anlatım tarzını değil üretim, dağıtım ve tüketim pratiklerini de devrimcileştirir. Bu amaçla çeşitli sinema kolektifleri kurulur ve film üretiminde yönetmen-yapımcı ilişkisi bulunmaz. Bunun yerine işçiler, öğrenciler, sendikalar ve devrimci örgütler film üretimine katılır. Ağır siyasi, toplumsal baskı ve ekonomik yetersizliklerin olduğu bir ortamda gelişen Üçüncü Sinema’nın başarıya ulaşması için devrimci kesimlerin desteğinin zaruri olduğu düşünülür. Aynı zamanda film üretimi ve dağıtımında bir araya gelen insanların devrimci mücadeleyi ileriye taşıdığı da belirtilir. 


Üçüncü Sinema’nın kuramsallaştırdığı sinema anlayışı 1968 yılında çekilen La Hora De Los Hornos (Fırınların Saati) ile pratikleşir.



LA HORA DE LOS HORNOS (FIRINLARIN SAATİ) (1968)


Cine Liberacion grubu tarafından işçi, öğrenci ve eylemcilerin desteğiyle çekilen 260 dakikalık 3 bölümden oluşan bir belgesel filmdir. 1973 yılına kadar gizli bir şekilde devrimci örgütlerin desteğiyle gösterilir. 


Filmin ilk iki bölümünde tarihsel süreç içerisinde Arjantin halkının Avrupalı burjuvalar tarafından nasıl mülksüzleştirildiği, açlığa ve sefalete mahkum edildiği anlatılır. Son bölümde ise Arjantin’deki eylemler gösterilir, eylemcilerle röportajlar yapılır. Buradan hareketle aslında filmde dünyadaki tüm ezilen halklara mücadele ve devrim çağrısı yapılır. Filmde sık sık izleyiciyi harekete geçirecek sloganlar kullanılır. Bölümler arası uzun aralar verilir ve izleyiciler filmden hareketle sömürgeleştirilme ve devrim gibi konularda tartışmalar yürütür. Böylelikle Üçüncü Sinema’nın en büyük amaçlarından biri olan seyirciyi aktif bir konuma getirme gerçekleşmiş olur.





82 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page