Eskiden kravatsız gezilmeyen, herkesin tüm şıklığıyla dolaştığı Beyoğlu, 80'li yıllardan itibaren bir suç merkezi haline gelmiş, çoğu insanın tek başına çıkmaya korktuğu bir yer olmuştu. Yol, Endişe ve Kurbağalar gibi önemli filmleri sinemamıza kazandıran usta yönetmen Şerif Gören, 1987 yapımı Beyoğlu’nun Arka Yakası filminde, o zamanların Beyoğlu’nu tüm çıplaklığı ve gerçekliğiyle bizlerle buluşturuyor.
Kahramanımız Haydar (Tarık Akan) maaşını aldığı akşam karısıyla kavga eder, kapıyı çarpıp felekten bir gece çalmaya çıkar. Fakat geceyi çalmaya çalışırken başına bin bir çeşit olay gelir. Randevu evine gider, polis basar, camdan atlayarak kurtulur. Beyoğlu’nun meşhur muhabbet tellalı Disko Çarli (Erdal Özyağcılar) aracılığıyla geceyi geçireceği Zümrüt’le (Oya Aydoğan) bir otele gider, bu sefer de Zümrüt tarafından parası çalınır. Parasının peşine düşen Haydar, Beyoğlu’nun her şeyiyle, her insanıyla karşılaşır. Yankesiciler, sarhoşlar, kavgacılar, seks işçileri, polisler… Kargaşa, kavga, adam vurma çok olağandır Beyoğlu’nda hatta Beyoğlu onlarla Beyoğlu’dur. Tıpkı Haydar’ın kurşun sesi duyduktan sonra askerden arkadaşı İbrahim’den aldığı “Normal abi!” cevabı gibidir her şey.
Fakat Beyoğlu bu kadar da kötü değildir. Güzelliğini göstermek için beyazlar içinde Galata Kulesi’nin önünde koşan Venüs isimli genç bir set asistanını kullanır Beyoğlu. Bu görüntü, Beyoğlu’nda karşılaştığı pisliklerin arasında gülümseyerek hatırlayacağı bir anıdır Haydar için. O güzel anı için Beyoğlu belgeseli çeken set ekibini takip ederek Venüs’e ulaşmaya çalışır ancak her seferinde setten kovulur ve Haydar kendini tekrar sokaklarda bulur. Fakat set ekibi çoğunlukla kendini tekrar tekrar hatırlatır. Senaristlerin dokunuşlarını açıkça hissettiğimiz bu sahnelerde eski Beyoğlu ve İstanbul’dan kopmama isteği çarpar gözümüze. Bu isteği son olarak belgeselde bir sahne için ağır bir makyaj yapan ve açık elbise giyen Venüs’e “O….. olma!” diyen Haydar’ın bağırışlarında duyarız, ancak bu sahne belgeselciler için eşi bulunmaz bir görüntü olmayı başarır sadece. Bu hareketli gecenin sabahında Haydar, parasını çalan Zümrüt ve Çarli’yi bulur, onları döver ve karakola çekilir. Karakol yine Beyoğlu’nun çeşitli insanlarıyla her zamanki günlerinden birini yaşamaktadır. Çarli ile birlikte nezarete atılan Haydar, eşinin gelmesiyle karakoldan ve Beyoğlu’ndan kurtulur. Karısının olan biteni sorduğu soruya verdiği “Hiçbir şey” cevabıyla geceye dair fikirlerini anlatır aslında. Kötü ve belki de bir daha yaşanmak istemeyen bir anı olarak kalan bu gece, Haydar’ın hayatında hiçbir şeyi değiştirmez çünkü karısıyla dün akşam bitiremediği kavgayı devam ettirir ve hayatına kaldığı yerden devam eder.
Film çarpıcı bir konu etrafında dönmediği gibi çok değişik bir senaryoya da sahip değil. Ancak Şerif Gören’in isteği de senaryo etrafında oluşan bir film değil, görüntüyü ve atmosferi yansıtarak filmi çekmek olmuş ve bunu başarmış. Aydınlatmanın harika kullanılması sayesinde sokaklar, insanlar ve geri kalan her şey ilgi çekici bir şekilde aktarılmış. Ayrıca başarılı backlighting'ler sayesinde Haydar karakterini Beyoğlu sokaklarında gezerken çoğunlukla yarı karanlık figür olarak görüyoruz. Aynı durum filmin afişinde de gözümüze çarpıyor. Her ne kadar yönetmen Beyoğlu’nun arka sokaklarını hoş bir anlatımla bizlere sunsa da bu yöntemle Haydar’ın oralarda sadece bir gölgeden ibaret olduğunu göstermeye çalışmış. Kısacası film senaryodan çok, güzel ve başarılı sinematografisiyle tüm alkışları topluyor.
Beyoğlu’nun Arka Yakası, seyircisinin büyük çoğunluğunu “Tarık Akan” ismi sayesinde kazanmış olsa da Tarık Akan en başarısız performanslarından birini sergiliyor bu filmde. Haydar gibi çetrefilli bir gece geçiren, başına gelmedik kalmayan bir adama göre çok sakin ve durağan bir oyunculuk koyarak ne yazık ki hayal kırıklığı yaratıyor. Tarık Akan’ın bu eksikliğini yan karakter olarak gördüğümüz diğer oyuncular kapatarak filmi güzelleştiriyor. Hele Erdal Özyağcılar tam anlamıyla döktürüyor. Bunun dışında Oya Aydoğan, Yadigar Ejder gibi usta isimler de başarılı performanslar sunarak sinema zevkimizi doyuruyorlar.
1987 yılının Beyoğlu’nda, pek de tekin olmayan o arka sokaklarda güzel bir yolculuğa çıkmak veya sadece yetenekli bir yönetmenin basit bir senaryoyla ne kadar ilgi çekici bir film yaratabileceğini görmek isteyenlerin listesinde kendine kolayca yer bulabileceği Beyoğlu’nun Arka Yakası, kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
댓글