top of page
  • Yazarın fotoğrafıGörüntü Dergi

16. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nin Ardından

'Lisa Araz hazırladı'

Bu yıl 10-15 Haziran tarihlerinde gerçekleşen 16. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, 15 Haziran’da Metrohan’da gerçekleşen kapanış töreninde ödüllerin dağıtılmasının ve Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’nün bu yılki kazananı Düet’in gösteriminin ardından son buldu. Jüri Özel Ödülü ise Petra Lataster Czisch, Begüm Özden Fırat ve Adar Bozbay’dan oluşan jüri tarafından Miraç Eraslan’ın “Belgesele Yolculuk” filmine verildi.


Kurgucular Dayanışması işbirliğiyle bu yıl ilk kez verilen üç yeni ödül de sahiplerini buldu. En İyi Kurgu Düet filminin kurgucusu İdil Akkuş’a, En iyi Görüntü ödülü Boşlukta filminin görüntü yönetmeni Sedat Şahin’e, ve En iyi Ses Tasarımı ödülü ise Kavur filminin ses tasarımcıları Taylan Geçit ve Yalın Özgencil’e verildi.


10-15 Haziran İstanbul programının ardından Documentarist 6-11 Temmuz tarihlerinde programdan seçilen belgeseller ile Antakya’daydı. Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü işbirliği ve Hatay Deprem Dayanışması, Karaçay Tomruksuyu Kolektifi, Servas Barış Okulu gibi yerel sivil toplum örgütleriyle ortaklaşarak altı ayrı mekânda gösterimler gerçekleştirildi. Seçkide bu yıl yer alan filmlerin yanı sıra, Documentarist Antakya programına, Hataylı sinemacı Ahmet Necdet Çupur’un kendi ailesine odaklandığı 2021 tarihli “Yaramaz Çocuklar Belgesel Gösterimi ve Söyleşi” ve Samandağ İBB Çadırkent’te düzenlenen “Çocuklara Animasyon Film Gösterimi” etkinlikleri de eklendi.


Bu yazıda Documentarist İstanbul Belgesel Günleri Türkiye Panorama bölümünün -izleme şansı yakaladığım kadarıyla- öne çıkanlarına değineceğim.


Düet


Yukarıda bahsedildiği gibi yönetmenliğini Ekin İlkbağ ve İdil Akkuş’un yaptığı Düet, JvdK Yeni Yetenek Ödülü’nün ile beraber En İyi Kurgu Ödülü’nün de sahibi oldu. Yönetmenler, senkronize artistik yüzücülük alanındaki Mısra Gündeş ve Defne Bakırcı’yı 6 yıl boyunca takip ederek ortaya gözlemci anlatıma sahip Düet’i çıkarmışlar. Düet aynı zamanda 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Belgesel Film kategorisinde Jüri Özel Ödülü’nün ve 42. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Belgesel kategorisinde Mansiyon Ödülü’nün de sahibi olmuştu. Altyazı Sinema Dergisi’nin Ulusal Belgesel Yarışması’ndaki yönetmenlerle yaptığı söyleşide Ekin İlkbağ filmi şöyle özetliyor: “Hayallerine ulaşmalarını imkânsız kılan bir sistemde ve ülkede oldukları gerçeğinden ne biz ne de kameramız kaçabilse de, günün sonunda Düet‘te beraber büyümek, mücadele etmek, dostluk ve hayaller üzerine bir hikâye anlatmak istedik.”


Filmde beni en çok etkileyen, kadın dostluğunu odağına alan çok sevdiğim filmlerdeki gibi, iki kadının -en çok da- bedenleri arasındaki sınırların kalkışına tanık olmak, onların ortak deneyimine katılırken bir yandan da karakterlerinin ve koşullarının özgüllüğü dolayısıyla kendilerine farklı yollar çizeceklerinin farkına varmak oldu. Fakat bedenler arasındaki sınırların kalkışı, takip ettiğimiz senkronize yüzücü ikilisi için -beden disiplini ile de birleştiğinde- farklı bir anlama bürünerek spor ve beden ile ilgili soruları gündeme getiriyor.


Barış İçin Kadın Sesi


Avukatlar, siyasetçiler, gazeteciler, aktivistler; Kürt siyaseti içinde aktif mücadele veren kadınlar, adliyelerde susturulmaya çalışılan kadınlar, barolarda ve kadın örgütlerinde gizli kalan kadın emeği, şiddete karşı mücadelesine kentin hafızasını katan kadınlar, ev içi emeğini dönüştüren kadınlar…

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin öncülüğünde gerçekleştirilen Barış İçin Kadın SES’i projesi kapsamında kadın perspektifiyle çekilen 5 video belgesel, özel gösterim ve söyleşi ile belgeselciler seyirciyle buluştu. Mehveş Evin ve Nesrin Ölmez’in Barışa Adanmış Bir Ömür: Aysel Tuğluk; Güliz Sağlam’ın Rosa: Haklarımız ve Hayatlarımız için; Ayşegül Doğan ve Nesrin Ölmez’in Hakikat, İnat, Cesaret, Umut: Eren Keskin; Fatma Çelik’in Kezî; ve Ekin Çalışır’ın Kadın, Yaşam, Adalet isimli video belgesellerine ve belgeselciler ile söyleşilere SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin youtube kanalı üzerinden de ulaşabilirsiniz.


Kent, Afet, Emek: Boşlukta ve Hatay: 17-24 Nisan 2023


Somnur Vardar son belgeseli Boşlukta’da, kentsel dönüşüm adı altında İstanbul’un her yanını saran inşaat alanlarına inşaat işçilerinin perspektifinden tanıklık ediyor. İstanbul’daki kentsel dönüşüm şantiyelerinde duvarcılık yapan Fırat ve Emrah’ın peşine takılıp şantiyelere ve işçi koğuşlarına giriyor. Yaşam ve çalışma alanlarını gözlemlerken işçilerin mücadelesini ve ruh halini distopik bir kent manzarasıyla paylaşıyor. Yönetmenin işçilerle yaptığı uzun röportajlarda öne çıkardığı filme adını da veren bu ruh halini -boşlukta olma hissini- Somnur Vardar şu cümlelerle aktarıyor: “Bu aslında o dönem sadece onların değil, bizim de toplum olarak yaşadığımız, bence hâlâ içinde olduğumuz bir duygu. Bir tekinsizlik ve güvensizlik hâli. Yani fiziksel olarak onlar duvarları olmayan, sadece iskeletten ibaret inşaatlarda ya da iskelelerde çalışıyorlar; boşluk, etraflarındaki rüzgâr, kuşlar, o güvensizlik, bir salınım hâlini tanımlıyor.”


Somnur Vardar’ın çekimlerini 6 yılda tamamladığı Boşlukta’nın yanı sıra, programdaki kent odaklı bir diğer belgesel ise İmre Azem’in deprem bölgesindeki kısa bir tanıklık sürecinden ortaya çıkardığı Hatay: 17-24 Nisan 2023 filmiydi. İmre Azem 6 Şubat ve 20 Şubat’ta yaşanan depremlerin ardından sahadaki şehir plancıları, mimarlar, kültür varlıklarını koruma uzmanları, aktivistler ve gönüllülerle görüşerek farklı cephelerden kent mücadelesi veren Hataylıların deneyimini aktarıyor. Film gösterimleri ve söyleşilerin yanı sıra 12 Haziran’da Postane’de yapılan gösterimin ardından Şehir Plancıları Tuğçe Tezer ve Zehra Güngördü, Dev-Yapı İş Sendikası’ndan Özgür Karabulut ve belgeselciler Somnur Vardar ve İmre Azem’in katılımıyla “Kent, Afet, Emek” isimli bir forum gerçekleşti.

Hatay: 17-24 Nisan 2023 filmi yönetmenin vimeo hesabından da izlenebiliyor.


Kamerayı Ailene Çevirmek: İki Kısa İlk Film


Türkiye Panorama seçkisinden iki kısa belgesel Yüzler ve Ben, Annem ve Toz filmlerinde iki kadın belgeselci, ilk filmlerinde kendi ailelerine odaklanıyor. Zeynep Demirhan deneysel belgeseli Yüzler’de, 15 yıl önce Alzheimer tanısı konulmuş büyükannesinden yola çıkarak hafıza, anılar ve benliğin ilişkisini irdeliyor. Çağla Gillis ise ilk filmi Ben, Annem ve Toz’da annesi ile arasındaki, ev içi emeğin görünmezliğinden cinsiyet normlarına uzanan, gündelik bir diyaloğu gözlemci bir tonda kayda alıyor. Kendi ev içi alanlarındaki ve ailelerindeki hikayelere odaklanmaları ilk filmlerini yapmaya çalışan yönetmenlerin karşılaştıkları maddi zorlukları aşmak gibi bir zorunlu tercihi akıllara getirse de bu tercih, odağa aldıkları konuların doğası gereği anlatımlarını güçlendiriyor ve samimiyeti temellendiriyor.


Ulysses Çevirmek


Kendini dünya edebiyatının büyük eserlerini anadiline kazandırmaya adamış yazar ve çevirmen Kawa Nemir, Amsterdam’da Anne Frank’ın evinde, okuması en zor romanlardan kabul edilen James Joyce’un Ulysses romanının Kürtçe çevirisinin son düzlüğündedir. Belgeselci Aylin Kuryel ve Fırat Yücel, bu bitmek bilmeyen çeviriyi takip ederken, epizodik anlatım yoluyla Kawa’nın sürgündeki mücadelesinden, İrlanda’nın sömürgecilik tarihine kadar açılan katmanları kapsamlı bir şekilde anlatmaya girişiyor. Kawa Nemir’in Avesta Yayınları tarafından basılan çevirisi mart ayında okuyucuyla buluşmuştu. Kawa Nemir, Gazete Karınca’dan Ceylan Gültekin ile yaptığı söyleşide, “anadili Kürtçe’nin maddi ve manevi varlığının tümünün temsili” olduğunu söylüyor. Yok edilmeye çalışılan Kürtçe için verilen dil ve edebiyat mücadelesine dair bu yılın seçkisinden izlenebilecek bir başka belgesel, Barış İçin Kadın SES’i projesi belgesellerinden Kezî, maduniyetin farklı bir düzleminde duran kadınların mücadelesinden şair Fatma Taşlı Tunç’un hikayesine odaklanıyor.


Kaynakça






111 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page