top of page
Kerem Mazman

Kabuğunu Kırmanın Önemi: Memoir of a Snail

Avustralyalı yönetmen Adam Elliot, animasyon türünü sevenlerin tanıyabileceği bir isim. 20 yıldan uzun süredir stop motion filmler üreten Elliot, filmleriyle birçok önemli ödül kazandı. Ama bir bağımsız animasyoncu olmanın doğal sonucu olarak kendisinin film çekme sıklığı oldukça düşük. Elliot'ın yeni filmi Memoir of a Snail, 9 yıl önce çektiği kısa filmi Ernie Biscuit'ten sonraki ilk filmi. Aynı zamanda 15 yıl önce çıkan Mary And Max'ten sonra ikinci uzun metrajı. Bu durum, filmin üzerinde altından kalkması zor bir beklenti oluşturuyor ama Elliot, bu beklentinin altından kalkmasını başarıyor.



Memoir of a Snail, Grace Pudel isimli bir kadının hikâyesini anlatıyor. Grace, salyangozlara takıntılı biri, çocukluğundan beri salyangozlar besliyor ve salyangoz temalı eşyalar topluyor. Filmin açılış sahnesinde çok yakın olduğu bir insanı kaybeden Grace, o güne kadar yaşadıklarını favori salyangozuna anlatıyor. Film de bu anlatıya odaklanıyor, Grace’in hayatını onun sesinden dinliyoruz. Grace’in anlatısı hikayeyi gerçek bir insan anlatıyormuş gibi hissettiriyor. Elimizde kusursuz şekilde doğrusal bir anlatı yok, insan hafızasına benzer bir hikâye yapısı kullanılıyor. Bu anlatı, ileri ve geri atlamalarla işleniyor ve Grace, unuttuğu şeyleri daha sonra ekliyor. Bu teknik sayesinde film, Grace’in anılarını doğaçlama şekilde, aklına geldikçe anlattığı hissiyatını vermekte çok başarılı.


Elliot'ın filmleri ya biyografik ya da otobiyografiktir. Bir karakteri beşikten mezara anlatmayı, bütün hayatını filmlerinde konu etmeyi sever. Memoir of a Snail ise çektiği filmler arasında en otobiyografik özellikler taşıyanlardan biridir. Mesela Grace'in babası, tıpkı Elliot'ın babası gibi emekli bir Fransız palyaço. Grace de çocukluğundan itibaren bir stop motion yönetmeni olmayı hayal ediyor. Bu tarz açık otobiyografik esintilerin yanı sıra, filmde tematik olarak da Elliot'ın kişiliğini yansıtan tercihler var. Örneğin, eşcinsel bir erkek olan Elliot, homofobiyi filmlerinde sıklıkla işliyor. Filmografisinin bir diğer sabiti de mental rahatsızlıkları olan karakterleri işlemeye verdiği önem. Filmde ele alınan salyangoz takıntısı da bu tercihin bir devamı.



Salyangoz Motifi Bizlere Ne Anlatmak İstiyor?


Grace’in evi, bir salyangoz mabedine dönmüş durumda. Gerçek salyangozların yanında salyangoz temalı eşyalarla tıklım tıklım dolu evi, bir mozole gibi. Grace’in salyangozlara duyduğu takıntı, gerçekliğin acılarından kaçışın bir aracı. Bu kaçış hali sadece Grace’in takıntısı için değil, tüm takıntı hâlleri için yapılabilecek bir yorum. Hayatlarından memnun olmayan insanlar; hayatlarından memnun oldukları dönemin bir kalıntısına tutunur, o dönemin duygularını yeniden alevlendirmeye çalışırlar. Bu yüzden, bu takıntılar genelde çocuklukla alakalı objelere karşı olur. Çünkü çocukluk, herkesin daha mutlu olduğu bir dönemdir. Grace de salyangoz takıntısını hiç tanımadığı annesiyle paylaşıyor. Ancak onun takıntısı mutlu bir anıya değil, yaşayamadığı mutluluğun anısına yöneliktir. 


Takıntıyla yaşayan insanların yaşadığı kötü olaylar, bu takıntının büyümesine sebep olabilir. Grace’in yaşadığı da tam olarak bu. Hayatı kötüye gittikçe salyangoz takıntısı daha da artıyor. Grace gittikçe kabuğuna çekiliyor, salyangozlarla dolu bir evde sadece salyangozları düşünürken buluyor kendisini. Takıntısı onu kendi kabuğuna hapsediyor, içi boş bir nostaljinin pençesinde yaşar hâle geliyor. Bu kısır döngüden çıkmak, kabuğunu kırmak, zor bir şey ve film de bu zorluğun farkında. Grace’in film süresince derinleşen bu takıntısı, modern insanın gerçeklerden kaçma çabasını incelikli şekilde anlatıyor. 



Bu takıntı teması, günümüz dünyasında eskisinden önemli hale geldi. Bir şeyin fanatiği olmak ve tüm hayatını o şey üzerinden var etmek, artık çok daha vahim bir problem. Memoir of a Snail, filmin geçtiği yıldan dolayı günümüz hayranlık kültürünü tam anlamıyla analiz edemiyor çünkü bu kültür, internet sayesinde toplumsal bir salgına dönüştü. Fakat film, internetin henüz var olmadığı yıllarda geçiyor. Günümüzde internet; Grace gibi insanların birbirini bulmasını sağladı, artık aşırı takıntılı insanlar bu takıntılarını paylaşacak başka kişiler bulabiliyor. Bu durum, aynı takıntıya sahip insanların bir araya gelerek topluluklar kurmasına ve takıntılı insanların kabuklarından çıkmalarının zorlaşmasına sebep oluyor. İnsanlar, hayatlarının merkezine bir takıntıyı koymanın sağlıksız olduğunu düşünmezken, kapitalist sistem de üzerinden para kazanabileceği takıntıları normalleştiriyor. Film, anlattığı yılları yansıtmakta başarılı olsa da günümüz dünyası o yıllardaki gibi işlemiyor.


Adam Elliot’ın birbirine uzak tonlarda gidip gelebilen hikayeler yazmak konusunda sıra dışı bir yeteneği var. Önceki filmlerinde gösterdiği bu beceri, Memoir of a Snail’de de aynı şekilde ortaya çıkıyor. Film, komedi ve dram arasında salınan bir tona sahip. Ara sıra izleyicisini güldürmeyi başarıyor ama dramatik sahnelerde kendisini ciddiye aldırmaktan da geri durmuyor. Bu düzenli ton değişimleri sayesinde hem komik sahneler daha komik hâle geliyor hem de ciddi sahneler daha vurucu oluyor. Filmin renk paleti de buna katkıda bulunuyor. Film, diğer Elliot filmleri gibi, hikayesini gri ağırlıklı bir renk paleti ve kasvetli bir estetikle anlatıyor. Bu kasvetli estetik; dramatik anları ciddiye almayı kolaylaştırırken arada yapılan şakaları daha beklenmedik, dolayısıyla daha komik hâle getiriyor. 



Memoir of a Snail’de Dış Ses


Elliot, her filminde dış ses kullanımını anlatımının ana dayanak noktası haline getirir. Dış ses ile anlatılan hikayenin üzerinden bir de görsel anlatımla geçer. Memoir of a Snail de bu konuda bir istisna oluşturmuyor. Neredeyse bütün film, ana karakter Grace’in anılarını seyirciye anlatması üzerine kurulu, bu anlatı dış sesle seyirciye veriliyor. Ama Grace güvenilmez bir anlatıcı sayılabilir. Hikayeyi bilinçli olarak çarpıtmasa da yeterince bilmediği şeyleri eksik anlatıyor. Filmin görsel anlatısı burada önem kazanıyor çünkü Grace’in subjektif anlatısını değil, objektif gerçekliği yansıtıyor. Anlatım ve görselin farklı şeyler tasvir ettiği sekanslar, Grace’in güvenilmez anlatımına alternatif olarak Adam Elliot’ın tanrısal bakış açısını sunuyor. Bu sahneler, asıl olayları bize anlatırken arka planda Grace’in bu olayları algılayış biçimini de anlatıyor.


Seslendirmeler, bir animasyon filminin önemli parçalarından biridir. Elliot’ın filmlerinde ise seslendirmeler çok daha önemli çünkü filmin anlatısı, dış ses kullanımı üzerine kurulu. Grace’i seslendiren -Succession dizisinden de tanıyabileceğiniz- Avustralyalı oyuncu Sarah Snook’un yetkin seslendirmesi, filmin bu dış seslere dayanan yapısının işlemesine ciddi bir katkı sağlıyor. Diğer seslendirmeler de oldukça başarılı, aralarından özellikle Grace’in ikizi Gilbert’ı seslendiren Kodi Smit-McPhee, Pinky’yi seslendiren Jackie Weaver ve ikizlerin babasını seslendiren Dominique Pinon öne çıkıyor.



Memoir of a Snail; kaliteli stop motion animasyonu, yetkin seslendirmeleri, absürt mizahı ve etkileyici dramatik sahneleriyle yönetmenin önceki filmlerine yaraşır bir devam filmi olmayı başarıyor. Elliot’ın önceki filmlerinde yapılmayan şeyler denemeyen bir film ama yönetmenin yazım tarzı ve stilistik tercihleri aynı şekilde devam ediyor. Bu durum, filmin bir Elliot filmi olduğunu hissettiriyor. 


Adam Elliot filmleri, oldukça kişisel filmlerdir. Oysa uzun metraj animasyon filmlerin çok büyük bir kısmı, bir yönetmenin kişisel filmi değil, stüdyoların yaptırmak istediği filmlerden oluşmaktadır. Bu durum, bahsettiğimiz ana akım stüdyo filmlerinin kötü filmler olduğu anlamına gelmez ama bireysel ifade alanını kısıtladıkları da bir gerçek. Animasyondaki bireysel ifade, genelde uzun metrajlarda değil de kısa filmlerde görülüyor. İşte bu yüzden, Elliot’ın kişiliğini yansıtan uzun metraj animasyon filmler yapması, bu alanı genişletmek için çok değerli. 

147 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page