top of page
  • Yazarın fotoğrafıGörüntü Dergi

Afiş İnceleme: Der Himmel Über Berlin

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2022



Puslu, gri havanın ortasında bir adam dikiliyor. Aşağıya bakışından oldukça yüksekteki bir binanın tepesinde olduğunu çıkarıyoruz. Bir intihar girişiminin öncesini mi görüyoruz? Bu sorunun cevabı hayır olsa da filmi izledikten sonra anlayacağız ki alakalı, ancak tersine işleyen bir süreç söz konusu: Kendini öldürüp melek olarak yeniden doğmaktansa, melekten insanlığa geçiş fikrinin hasretini çekiyor Damiel. Bir nevi kendi ölümünün ardından yaşama kavuşacak. İnsanları onca yıl tepeden izlemiş, yanlarında dolaşmış, ancak yaşamın coşkusu ya da trajedisinden asla nasibini almamış. Geriye kalan tek pay hüznün kendisi oluyor, görmenin ancak dokunamamanın hüznü.


Damiel’in bakışlarındaki hüzün, gri renk paletiyle birleşince bütün afişe sirayet ediyor. Şehir ondan uzakta, kendi halinde yaşayıp gidiyor. Biliyor, görüyor ama bir şey yapamıyor. Bütün şehir tarihi ve halkı ayaklarının dibinde öylece duruyor, heyhat sanki asla içine giremeyeceği izlenimci bir tablo halini almış. Kendi içinde de hüzünlü bir tablo bu, ülke tarihinin yıkımlarını ve şehrin bölünmüşlüğünü barındırıyor içinde, bu kasvetin içinde zuhur eden toplumsal bunalım eşliğinde yaşama tutunmaya çalışan bir halkın bireysel mücadelelerini birer birer, ama ahenk içinde yansıtıyor. Bütün bunları görüyor melek, olan bitenlerin üstünde olmasına karşın yaşananlara müdahil olamaması kanatlarını da afişte gözle görülür biçimde silik hale getiriyor. Bu silik kanatlar belki onu zamanı gelince terk edecek, ancak esas özgürlüğü o vakit kendini ilan edecek. O vakit gördüğü her şey sahiden anlam kazanacak. Tıpkı ilk kez yudumladığı kahve gibi.


İnsanlığı izleyen bu iki hüzünlü âşık, yani melek ile şehir birbiriyle bakışadursunlar, filmin bazı sahnelerini açıp tekrar izleme isteği uyanıyor insanda. Örneğin Marion’ın çalıştığı sirkte ölümle dans edercesine trapez üstünde salınışı, örneğin melek Cassiel’in intiharın eşiğindeki bir adamı bu kararından döndürmeye uğraşması, örneğin Damiel’ın kanatların kopup gitmesiyle renkleniveren Berlin’i gördüğümüz o sahne… Zira filmi henüz izlemeyenlere yapıtın ruhunu başarıyla aktaran afiş, biz hayranları içinse daha büyük bir şeyi başarıyor: Zihnimizde yer etmiş tüm kadrajları bir film şeridi misali gözümüzün önünden geçiriyor, hayatın kendisi kadar hakiki bir his yaratıyor.

181 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page