top of page
  • Yazarın fotoğrafıGizem Sert

RÖPORTAJ: ÖNDE KAMERA ARKADA DAYANIŞMA



Türkiye’de yapımcılar, ünlü oyuncular, yönetmenler, festivaller, galalar ve sinema sektörü dendiğinde hafızalarda canlanan büyülü camianın ardında, kameranın arkasında, uzun çalışma saatleri, kayıt dışı çalıştırılma, düşük ücretler, sigortasızlık, güvencesizlik ve daha birçok insanlık dışı muamele ile mücadele eden set emekçileri var. Kamera arkası emekçilerinin çalışma koşullarına müdahale etmek ve koşulları iyileştirebilmek, emekçilerin kazanılmış sosyal, demokratik ve ekonomik haklarını savunabilmek için 2013 yılında yola çıkan Sinema Televizyon Sendikası, sinema sektörü içinde dayanışmanın en önemli göstergelerinden biri haline geldi.



1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında, kamera arkası set emekçilerinin çalışma koşullarını görünür kılmak ve sendikal mücadelenin önem ve işlevini bir kez daha hatırlatmak için, Sinema Televizyon Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Demirbilek ile konuştuk.



Endüstrileşmiş bir alan olan Sinema Televizyon sektörünün Türkiye’deki durumunu nasıl tarifliyorsunuz?

Teknik beceri ve teknolojik ürünler bakımından gelişmekte olan bir ülkeyiz. Var olan iş hacmini karşılayabilen ekip ve ekipman altyapımız mevcut diyebilirim. Sektörümüz içinde yayın alanlarına göre farklılık içeren çalışma mecralarımız var. Mesela sinema filmleri, belgesel filmler, kısa filmler, reklam filmleri, televizyon dizi filmleri ve dijital platform projeleri/filmleri gibi. Tüm bu filmler, aynı ve benzer ön hazırlık süreçleri ile eş zamanlı yürütülen kolektif emeğin sonucunda ortaya çıkıyor. Meslek grubumuz içinde, kreatifler/yaratıcılar, oyuncular, zanaatkarlar, teknisyenler, vb. nitelikte bireyler var. Sektörün ülkemizde ki güncel durumu, kültürel ihtiyaçların açığa çıkardığı arz ve talep ilişkisi gözetildiğinde, işverenlerle işçiler arasındaki adaletsiz değer alışverişi, dün olduğu gibi bugünde devam ettirilmek isteniyor. Çalışma hayatımız içindeki etik değerlerin ve standart koşulların yerleşik hale gelebilmesi için var olan planlamalarımızı uygulamaya devam edeceğiz.


Kamera arkası ve post prodüksiyon emekçilerinin yaşadıkları emek sömürüsünü çalışma saatleri, ücretler, sigorta ve iş güvenliği, işsizlik, kayıt dışı çalışma gibi konular üzerinden nasıl değerlendirirsiniz? Emekçilerin yasal olarak sahip oldukları haklar neler ve bunlar ne şekilde sömürülüyor?


7 yıl öncesine kadar yaygın bir şekilde 24 saatleri bulan çalışma hayatımız vardı. 2015 yılında kurulan bir sendika olarak, bazı temel konularla ilgili çalışma ilkeleri oluşturduk. Bu prensipler, var olan sorunların çözümü noktasında uygulanabilirliği mümkün olan maddeleri içeriyordu. Yasaların, çalışma alışkanlıklarının ve yaratılan bazı teamüllerin ortalaması gözetilerek planlandı bu ilkeler. Geçmişin ‘öğrenilmiş çaresizliği’ geride bıraktığımız 7 yıl içinde güçlü bir farkındalığa dönüşerek, yerini etkili bir sorgulama tavrına bıraktı. Var olan tarihsel ve güncel problemleri bir anda çözmek pek mümkün olmuyor. Bu nedenle çalışma hayatı içinde ki çelişkileri sıradanlaştırmadan aşama aşama çözme eğilimi içindeyiz. Çalışma ilkelerimizi bir adım daha ileriye taşımak ve kapsamını biraz daha genişletmek istiyoruz. Meslektaşlarımızla istişare / müzakere ederek yapacağımız bu güncelleme, işverenlerin dahil olacağı bir konsensüsle hayat bulsun düşüncesindeyiz. 2023 yaz mevsimine kadar bu süreci sonuçlandırmayı amaçlıyoruz.

Son 7 yılda 11+1 (yemek) yani 12 saatlik çalışma sürecini, meslektaşlarımızın kararlı duruşuyla yaygın hale getirebildik. Pandemi öncesinde günlük 11 saat çalışma ve haftada (6 günde) max. +6 saat ek süre kullanma prensibimiz vardı. Pandemiyle beraber yani Mart 2020 itibariyle, haftada max. +6 saat kullanmayı kaldırarak günlük sadece 11+1 (yemek) saat çalışılmasını, pandeminin 3. ayında yayımladığımız çalışma kılavuzunda yazarak belirttik ve sonrasında sıklıkla şu güne kadar dile getirdik. Günlük çalışma sürecimiz olan 12 saat, bazı setlerde koşullar gerekçe gösterilerek işverenler ve işveren temsilcileri tarafından suistimal edildi / ediliyor.

Çalışma saatleri probleminin dışında, ücret ile sigorta arasında ki ilişkiye değinecek olursam ; Proje bazlı çalışan ve düzenli iş hayatı olmayan insanlarız. İdeal hak edişlerin ödenmediği, verilen ücretlerin ise çok uzun vadelere yayıldığı ve sigorta primlerinin aldığımız total ücretler üzerinden değil de en asgariden yattığı bir haksız menfaatle karşı karşıyayız. Emek ücreti ile sgk primleri üzerinden bütçe maliyetini düşürmeye çalışan bir akıl bu! Yani hem geleceğimizden hem de vergiden ‘çalan’ bir zihniyet. ‘Son derece eğitimliler ve kendilerini iyi yetiştirmişler!’


Çalışma yerlerimiz olan setler, değişkenlik gösteren mekanlar ile yoğun insan ve ekipman sirkülasyonunun oluşturduğu alanlardır. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili, ön hazırlık dahil, çekim ve çekim sonrası iş süreçlerinde tam zamanlı ; İşyeri hekimi, isg / iş sağlığı ve güvenliği uzmanı, paramedik ekip ve ambulansın bulundurulması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu konuyla ilgili geçmişe kıyasla daha farkında olduğumuzu belirtebilirim. Ama bu farkındalığın gereğini yapma konusunda uzun bir yol almamız gerekiyor.

İşsizliğe değinecek olursam, 1 yılın 52 haftası çalışmıyoruz. Kesintiye uğrayan çalışma hayatımız içinde yaptığımız makul bir öngörü var. Şöyle ki ; Bir yılın altı ayını çalıştığımızı varsayıyoruz. Bu altı ay her meslektaşımız için geçerli olmayabilir tabi. Altı aylık gelirin toplamını bir yıla böldüğümüzde, ortaya çıkan rakam bizim aylık kazancımız oluyor. 3 ay çalışıp 6 ay yaşamaya çalışıyoruz desem…

İnsani haklarımıza değinecek olursam ; İlk olarak yasa gereğince çalışmaya ara verilen tatil/dinlenme hakkını belirtmek isterim :) Ücretli hafta tatili hakkı. Ulusal ve dini bayramlarda ücretli genel tatil hakkı. Sektörümüz de pek yaygın olmayan mesai ücreti hakkı. İşten çıkarmalar da ilk olarak ihbar tazminatı hakkı. Ayrımcılık tazminatı hakkı. Mobbing nedeniyle manevi tazminat hakkı. Sektörümüzde karşılığını bulmasını istediğimiz öncelikli yasal haklar bu şekildedir. Gündeme gelebilecek başka konularda farklı yasal haklarımız olduğunu belirteyim. Yasal haklar bilindiği ve bilince çıkartıldığı taktirde var olan sömürü düzeninin etkisi azalacaktır.



Kamera arkasında yaşanan bu emek sömürüsünün görünürlüğü ne derecede sizce? Bu görünürlüğün artması için neler yapılabilir?


Var olan emek sömürüsü sektör içinde bilinen bir olgu. Geniş kesimler tarafından da kısmen bilinen bir şey. Tüm sorunlarımızı, hukuksal ve bürokratik açıdan önceleyen bir sıralama içinde ele alıp, önümüzde ki yıllarda çözüme kavuşturacağız. Bir problemi görünür kılmak tek başına yeterli değil. Güçlü alt yapı çalışmaları ve beraberinde meslektaşlarımızın çözüme olan inancı, bizden sonra gelecek meslek kuşağına umut olabilir. Sorunuzun esası olan görünürlüğe iki açıdan yanıt vereyim ; Mesela sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmak ve insan emeğine saygılı olan basın organlarına demeç vermek. Bir diğeri ise kamu kurumlarıyla olan iş birliğimizin kapsamının giderek artması. Bu faaliyetler sorunlarımızın gündeme gelmesine katkı sunuyor.


Sinema emekçilerin sendikalarda ve meslek örgütlerinde örgütlenmesi neden önemli?


Yasal haklarımızı korumak ve geliştirmek için önemli. İç eğitimlerimizi, ortak söylem, ortak tutum ve tavrımızı sağlayabilmek için önemli. Yeri geldiğinde çok ses yeri geldiğinde tek ses olabilmek için önemli. Eril bakış açısını dönüştürebilmek için önemli. Yaptığımız işin bir uğraş olmadığını anlayabilmemiz için önemli. Özcesi ; Var olan sömürü düzenini adil ve eşit bir düzen haline getirebilmek için önemli.



Sinema TV Sendikası’nın kurulma ve örgütlenme süreci nasıldı? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?


2013 yazında, ağırlıklı olarak reklam filmleri alanında çalışan ekipler bir araya geldi. Yapılan toplantı serilerinden sonra Set Çalışanları Birliği olarak faaliyetlerine devam ettiler. Bu süreç 2015 Ocak ayında sendikamızın resmi kuruluşuna vesile oldu ve Haziran 2015’te 1. Olağan Genel Kurulumuz yapıldı. Kurulduğumuz ilk yıllarda güçlü bir heyecan ve etki yarattığımızı ifade edebilirim. Set arkasında çalışan tüm birimlerden meslektaşımızın yoğun katılımı/üyeliğiyle bu süreçlere geldik. Başlangıçta zorlandığımız dönemler ve anlar çok oldu :) Fakat geride bıraktığımız her zorluk kurumsal aklımızın olgunlaşmasına vesile oldu. İlk 2 yılda yaşanılan zorluklar genel konular olmakla beraber, spesifik anlamda örnek verebileceğimiz bir zorluk yaşadığımızı anımsamıyorum.


Set emekçileri dışında sinema sektörünün yapımcılar gibi diğer kollarından bu sendikalaşma sürecine nasıl bir dahiliyet oldu?

Çalışma ilkelerimiz oluşturulurken yapımcıların görüşleri alınarak bu ilkelere uyulması konusunda gereken hassasiyeti ortaya koymaları talep edildi. Yarı-konsensüsle bu sürecin startı verilmiş oldu. Rental şirketlerinin (ekipman kiralama) duyarlılığı oldu. Oyuncuların katkısı oldu. Ki ilk birkaç yıl Oyuncular Sendikası ile aynı ofisi kullanarak bazı çalışmaları birlikte yürüttük. Ortaya çıkan sinerjiyle beraber sektörde varlık gösteren bir çok birimden insan sendikalaşma sürecine dahil oldu diyebilirim.


Sendikanın bu ekonomik kriz döneminde öncelikli hedefleri neler?


Pek tabi ekonomik kayıpların yaşanmaması. Sendika olarak bize gelen talepler doğrultusunda taban ücret toplantıları gerçekleştirdik. Moderasyonu üstlenerek kolaylaştırıcı pozisyonda yer aldık. Her birim kendi içinde aynı işi yapan meslektaşlarıyla ücret iyileştirme kararı aldı. Taban (minimum) ücret rakamları sosyal medya sayfamızdan tavsiye kararı olarak duyuruldu. Ekonomide ki olağan üstü gelişmeler alım gücünü düşürerek, yaşam standartlarını fazlasıyla olumsuz etkiledi. Meslektaşlarımızın minimum % 35’lik iyileştirme talebi, şuan için söylüyorum var olan hayat pahalılığı karşısında düşük kaldı. Ekonomideki bu belirsizlik karşısındaki hedefimiz, yapım şirketlerinin taban ücret taleplerine uygun davranmasını sağlamaktır.



Sendika içinde eğitim ve mesleki yeterlilik konusunda nasıl çalışmalar yürütülüyor ve bu çalışmaların hedefleri neler?

Sendika içinde bu dönem ve gelecek dönem için kapsamlı bir eğitim olamayacak belki ama önümüzde ki 5-7 yıl içinde eğitim, ölçme ve değerlendirme, sınav ve belgelendirme (mesleki yeterlilik belgesi) verebilen bir kurum olabileceğiz.

Öncelikle şunu ifade edeyim ; Bürokrasi ile yürütülen işlerin doğasından kaynaklanan yavaş ilerleyişi, 15 Temmuz darbe girişimi ve pandemi sebebiyle durma noktasına gelerek, bir kaç yıl sekteye uğradı. Mesleki yeterlilik kurumu ile şu ana kadar 20 mesleğin ulusal meslek standartını tamamladık ve bu meslek standartları Resmi Gazetede yayımlandı. UMS / Ulusal Meslek Standartı yapılacak onlarca meslek daha var. Tüm meslek ağacını, meslek tanımı ve meslek profili kriterleri bakımından ulusal standartlara kavuşturmayı planlıyoruz. Bu ilk ve önemli altyapı çalışması sonuçlandıktan sonra UY / Ulusal Yeterlilik çalışmaları başlayacak. Hazırlanan standartlardan yola çıkılarak tüm meslek ağacını ; bilgi, beceri ve yetkinlik kriterleri bakımından ulusal yeterliliğe kavuşturmak için ikinci aşamaya start vereceğiz. UMS ve UY ler hazırlandıktan sonra sendika olarak akreditasyon başvurusunda bulunup ve gerekli tüm kriterleri karşılayarak YBK / Yetkilendirilmiş Belge Kuruluşu olacağız. YBK olarak, ölçme ve değerlendirme süreçlerinden sonra sınav ve belgelendirme ile meslektaşlarımıza Mesleki Yeterlilik Belgesi verebileceğiz. Bu belge her beş yılda bir güncellenebilecek. Yani sendika olarak 7 yıldır uğraştığımız bu süreç, önümüzdeki 5-7 yıl sonucunda, açığa çıkacak nitelikli iş gücüyle yeni bir dönemin başlangıcı olabilecek.

Ulusal meslek standartlarından, Mesleki yeterlilik belgesine giden sürecin devamında ve sonrasında düzeltmeye başlayacağımız bazı temel problemler şu şekildedir ;

- Smm / serbest meslek makbuzu keserek çalışmak yerine 4A lı çalışmayı yerleşik hale getirmek.

- Sözleşmeli çalışmayı yaygınlaştırmak.

- Toplu iş sözleşmesini teşvik etmek ve yaygınlaştırmak.

- SGK’da her meslek için ayrı meslek kodu almak. Asgari ücret üzerinden yatırılan sgk pirimlerini engellemek ve gerçek hakedişler üzerinden prim yatırılmasını sağlamak.

- Jenerik bilgilerini yeniden düzenlemek, doğru meslek adları ve meslek kodlarının jenerikte yer almasını sağlamak. Jenerik bilgilerini olası hak arayışlarında dijital belge olarak değerlendirmek / sunmak.

- Ön hazırlık, çekim ve çekim sonrası iş safhalarında tam zamanlı işyeri hekimi, tam zamanlı isg uzmanı ve tam zamanlı ambulans / sağlık ekibi bulundurulmasını daha güçlü talep etmek.

- Meslek hastalıkları konusunda hekim ve hekim örgütlenmeleriyle bilimsel çalışmalar yürütmek.

- İş sağlığı ve iş güvenliği konularında isg uzmanlarıyla birlikte güncel ve kapsamlı belgeler üretmek.

- Sektörümüzle ilgili üniversitelerin ve diğer eğitim kurumlarının müfredatına, çalışma hayatımızda ki iş tanımlarını, sırasıyla ve eş zamanlı yapılması gereken işleri ve ideal çalışma koşullarını eklemek. Ön hazırlıkta, sette ve set sonrasında ki tüm işleyişi eğitim müfredatına alarak öğrencilere aktarmak.

- Ülkemizde ki üniversitelerin sektörümüzü ilgilendiren tüm fakülteleriyle etkileşim halinde olmak. Tez çalışmaları hakkında konu / içerik belirlemek. Çalışma koşulları ve sektörün işleyişi hakkında bilimsel çalışmalar yürütülmesini sağlamak.

- Çalışma koşulları başta olmak üzere sektörümüze dair yapılacak akademik çalışmaları, yasal olarak gündeme getireceğimiz yeni taleplerin dayanağı yapmak. Güçlü bir sinema yasasının çalışanları ilgilendiren tarafları, vb…

- Dünyanın diğer ülkelerinde ki sinema tv sektörüyle akredite olmak.

- Nitelikli ve belgeli iş gücünden dolayı taban ücretlerin ideal ücretlere kadar yükselmesini sağlamak. İş mahkemelerinin ücretlerle ilgili gönderdiği müzekkere yazılarına güçlü hakediş rakamlarını yazmak.

Ayrıca yakın geçmişte, 9-11 Mart tarihlerinde MYK’nın organize ettiği bir çalıştay için Ankara’daydık. GZFT / Güçlü yönler, Zayıf yönler, Fırsatlar ve Tehtitler analizinin yapıldığı çalışmaya Konfederasyonlar, Sendikalar ve çeşitli STK’lar katılım sağladı. Bürokrasi ile yaptığımız işbirliği, çeşitli yönleriyle devam ediyor yani…




Son olarak, 1 Mayıs’a giderken başta Sinema TV emekçileri olmak üzere emekçi halklara iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?


Bugün 1 Mayıs’ın 133 yıl dönümü. 1889 yılında tüm dünyada kabul edilen 1 Mayıs’ın tarihsel anlam-önemini ve yarattığı tüm değerleri sahipleniyoruz. Bu anlamıyla emeğini, alın terini ortaya koyan, hayatın her alanında yaşamı yeniden üreten tüm işçilerin ve ezilen halkların 1 Mayıs’ını selamlıyor ve coşkuyla kutluyoruz.

Sinema-Televizyon alanında değer üreten meslektaşlarımızın ideal koşullarda ideal ücretlerle çalışabileceği günler için, mücadelemizde kararlılık sözü veriyoruz.


65 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page