top of page

Kolektif Liste: Direniş Filmleri 1

  • Yazarın fotoğrafı: Görüntü Dergi
    Görüntü Dergi
  • 26 Nis
  • 3 dakikada okunur

Yurttaşlık haklarımız gasp edilirken, yüzlerce sıra arkadaşımız anayasal haklarını kullandıkları için darp edilerek hukuksuzca tutuklanırken olup bitenleri evden takip etmenin insanı kötü etkilemesi oldukça doğal, hatta kaçınılmaz. Bu sorunun en etkili çözümlerinden biri sıra arkadaşlarımızla beraber alanda bulunmak olsa da bu, çeşitli sebeplerden her zaman mümkün olmayabiliyor. Evde kaldıkları günlerde de insanlara güç ve cesaret verebilecek başka bir yöntem direniş filmleri izlemek. Bu filmler, bize yalnız olmadığımızı hatırlatmakla kalmayıp çeşitli halkların tarih boyunca gösterdikleri direnişler hakkında bilgi ve kendi direniş metotlarımıza dair fikir de sağlayabilir. Yazı dizimizi bu amaçlarla ve tıpkı direniş gibi kolektif şekilde kaleme aldık. Keyifli okumalar, belki keyifli keşifler ve en önemlisi iyi direnişler dileriz!


A Night of Knowing Nothing (2021, Yön: Payal Kapadia)



Yazan: Nehir Liman


Hindistan’da bir üniversite öğrencisi olan L’in kast sisteminden dolayı kavuşamadığı sevgilisine yazdığı mektuplarla ilerleyen film, Hindistan’daki politik ve sosyal iklime ışık tutuyor. Film, üniversite eylemlerinin ortasında yazılmış bu mektuplar sayesinde hem bir birey olarak L’in yaşadıklarını hem de tüm gençlerin direnişini izleyicinin iliklerine kadar hissettiriyor. Kişiselin politikliğini kullanan bu film aracılığıyla tekrardan hatırlatıyoruz: Hindistan’dan Türkiye’ye dünyanın hiçbir yerinde üniversite biat etmez!


La Haine (1995, Yön: Mathieu Kassovitz)



Yazan: Ecenaz Kaya


Fransızcada “nefret” anlamına gelen “La Haine” şehrin banliyösünde yaşayan gençler ve polis arasındaki gerilimi anlatan bir film. Marjinalize olmuş, işçi ve/veya göçmen ailelerden gelen üç gencin bir gününü izlerken polisin şehrin arka sokaklarında sıkışıp kalmış insanlara nasıl acımasızca davrandığını, onları insandan saymadığını ve zengini, güçlüyü koruduğunu görüyoruz. Polis şiddetinden dolayı arkadaşlarının hayatının tehlikeye girdiğine tanık olan bu üç genç, polisle kurdukları bu nefret ilişkisi sonrası gözlerimizin önünde radikalize oluyorlar. Film, bu insanlara nasıl başka bir şans verilmediğini ve dünyanın aslında hepimize ait olduğunu fazlasıyla grafik şekilde izleyiciye sunuyor.


Strike (1925, Yön: Sergei Eisenstein)



Yazan: Uygar Ceylan


Rusya'nın işçi sınıfı 20. yy. başlarında sadece Rusya'da devrim yapmakla kalmadı, geliştirdikleri montaj teknikleriyle sinemada da devrim yaptı. Hem toplumsal hem sanatsal bu devrimi görebileceğiniz filmlerden biri olan Strike, devrime giden yolda yapılan bir işçi grevinin şiddetle bastırılmaya çalışılmasını anlatıyor. Dönemin diğer Sovyet filmleri gibi bireyleri değil kitleleri karakter olarak kullanan film, bu yönüyle günümüzde alıştığımız Batı dominasyonundaki sinema deneyiminden farklı bir sinema deneyimi sunuyor. Üretimden gelen gücümüzü gözler önüne seren bu film vesilesiyle tüm sendikalara genel grev çağrımızı yineliyoruz!


The Trial (1962, Yön: Orson Welles)



Yazan: Kerem Mazman


Orson Welles’in Kafka’nın Dava’sını uyarladığı bu filmde ana karakter Josef K. (Anthony Perkins) bir sabah tutuklanır, ona suçunun ne olduğunu bile söylemezler. Josef K.’nın tutukluluğu daha soyuttur, dışarı çıkmasına izin verilir. Bu dışarıda gezerken hissedilen tutukluluk hâli baskıcı devletlerde yaşayan herkesin bildiği bir his. Josef K. yargı sisteminin ve bürokrasinin çarkları arasında yavaş yavaş ezilir. Gerçek bir beraat kararı imkansızdır, çünkü ortada bir suç bile yoktur. Orson Welles filmin görselliğiyle kafkaesk bir dünya yaratmayı başarır. Yine de en korkunç kurmaca dünyası bile gerçek bürokrasinin çarkları kadar kafkaesk olamaz. Josef K.’nın kendini nasıl savunursa savunsun kurtulamayacağı sonu önceden belli davanın benzerlerini Türkiye’de de sık sık görüyoruz. Günümüz Türkiye’sinin yargısı ise Kafka’nın en kötü kabuslarından bile daha kafkaesk.


Before Stonewall: The Making of Gay and Lesbian Community (1984, Yön: Greta Schiller, Robert Rosenberg)



Yazan: Nehir Liman


Stonewall Ayaklanmaları, New York’un mafya tarafından işletilen sayısız gay barından biri olan Stonewall Inn’e yapılan polis baskınının bir ayaklanmaya dönüşmesiyle başlayıp  sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı çalkalamış bir eylemlilik örneği. Bu direniş, bir günlük bir ayaklanma olmanın ötesinde yılların getirdiği öfke ve örgütlülüğün bir meyvesi. Mabel Hampton’dan Audre Lorde’a kadar birçok aktivistin katkı sağladığı bu belgesel de Stonewall’da polise atılan ilk tuğlanın öncesini ele alıyor. Kuir bireylerin 1969 öncesinde nasıl bir araya geldiklerini, neler yaptıklarını anlatan belgesel; seyirciyi bir özgürleşme hikayesinin ilk sayfalarına misafir ediyor.


Çıplak Vatandaş (1985, Yön: Başar Sabuncu)


Yazan: Uygar Ceylan


Sayısız ek işte çalışmasına rağmen bir türlü ailesini geçindiremeyen İbrahim adım adım delirir. Delirmesinin son noktası olarak sokakta çırılçıplak koşunca medyadan hiç beklemediği bir ilgi görür. Ancak bu yeni halk kahramanına gösterilen yoğun ilgi otoriteyi rahatsız eder.



Medya, filmin çekildiği günden bugüne TV'lerden cep telefonlarına taşınsa da algoritmaları değişmedi. Çıplak Vatandaş, hem bu algoritmaları direniş sırasında nasıl lehimize kullanabileceğimizi hem de medya aracılığıyla sesimizi duyurmaya çalışırken düşebileceğimiz tuzakları görme imkanı bulabileceğiniz bir film.


Yazı dizimizin sonraki yazılarını kaçırmamak için Görüntü Dergi’nin sosyal medya hesaplarını takip etmeyi unutmayın!

Comments


  • Grey Twitter Icon
  • Grey Instagram Icon

© 2020 by BÜ(S)K

Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü

bottom of page