top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Ceren Özden

Gazap Üzümleri ve Losing My Religion

Büyük bir ailenin iş haklarını arama, iş bulma ya da kendi toprakları dışındaki büyük yerlerle tanışma mücadeleleriyle birlikte, emekçi kesimin Büyük Buhran dönemindeki hayatının bir izdüşümünü görüyoruz.




Gazap Üzümleri, John Steinbeck'in aynı adlı romanından uyarlanmış bir film olarak karşımıza çıkıyor. Film, 1930'ların Amerika'sında, Büyük Buhran döneminde yaşanan yoksulluk ve zorlukları konu ediniyor. İşçi sınıfına yapılan haksızlıkları, kapitalist sistemin acımasızlığını ve yoksulluğun insanlar üzerindeki etkilerini gösteriyor. Film, Amerikan sinemasının bir klasiği haline geliyor ve Amerikan tarihinin en zorlu dönemlerinden birinde işçi sınıfının mücadelelerini tasvir etmesiyle tanınıyor.


ZORUNLU GÖÇÜN GETİRDİKLERİ


Filmin ana karakterleri Tom Joad ve ailesi, Oklahoma'dan Kaliforniya'ya göç ederler. Ancak, Kaliforniya'ya gitmek, hayatlarının daha da zorlaşmasına neden olur. Burada, işçi sınıfının en alt tabakasında yer alan göçmen işçiler, düşük ücretler ve kötü çalışma koşulları altında çalışmak zorundadırlar. Film temelinde insan olmanın özünü ve çok zor koşullar altında bile dayanışarak ayakta kalınabileceği gerçeği hakkında bir hikâye. Joad'lar kırsalda yaşayan ve geniş ailelere özgü sıcaklığı şahsına münhasır aile bireyleriyle yansıtan bir ailedir. Bu zorunlu seyahatleri sırasında karşılaştıkları sorunlarla başa çıkmak ve birbirlerine destek olmak için de kararlıdırlar.  Büyük bir ailenin iş haklarını arama, iş bulma ya da kendi toprakları dışındaki büyük yerlerle tanışma mücadeleleriyle birlikte, emekçi kesimin Büyük Buhran dönemindeki hayatının bir izdüşümünü görüyoruz.


Ford'un estetik anlayışı, genellikle sade, doğal ve gerçekçi bir tarza sahiptir. Filmlerinde genellikle doğal ışık kullanmayı tercih eder ve bu da filmlerinin atmosferini oldukça gerçekçi kılar. Ayrıca, tercih ettiği dış alanlarda manzara ve doğayı filmlerinde kullanması izleyiciye “gerçek” bir olay izlediğine dair katkı sunduğu düşüncesi de yadsınamaz. Böylece filmlerindeki dış çekimler nefes kesici bir hava kazanır. Ford, derinlik ve atmosfer hissi yaratmak için ışığı ve gölgeyi kullanır. Joad'ların yıkık dökük evlerinin içleri, yoksulluklarını ve umutsuzluklarını vurgulayan sert, yapay bir ışıkla aydınlatılırken, dış mekan sahneleri genellikle Kaliforniya manzarasının yumuşak, altın ışığında çekilir. Filmin bir diğer çarpıcı özelliği görsel tarzıdır. Gazap Üzümleri’nde gölge kullanımı yoğunluktadır ve bunun, insanların sıkışmış ve kaygılı hissettiği bu dönemi vurgulamak ve başlarından geçenleri net bir şekilde olmasa bile gölgeler aracılığıyla gerçek duyguların ekrana yansıtılmak için kullanıldığı söylenebilir. Gölge kullanımına dair en belirgin örnek büyükbabanın evden ayrılmak istemeyip yere çöktüğü sahnede arkada beliren başı eğik bir insan figürüdür. Film, karakterlerin çevresinde gelişen olayların vuruculuğunu yalın bir tarzda aktarmayı benimsemiştir. Ford, gerçekçilik ve doğallık hissi yaratmak için sık sık uzun ve kesintisiz sahneler kullanır ve izleyiciyi de dahil ederek Joad'larla birlikte hayatta kalmaya çalışma hissini yansıtır. 



SEFALETİN ARDINDAN DOĞAN UMUT


Filmin ve tabii ki kitabın bu kadar sevilmesi Amerika nezdinden uzaklaşıp evrensel bir anlatıya, işçi sınıfının en başından beri bu kurulmuş düzen içerisinde bir türlü yer edinememesi sorununa uzanmasından kaynaklanıyor. Ezilmenin ve hor görülmenin insana içten içe bir kurtarıcının yetişeceği umudunu verir. Bazılarımız kendi hayatlarından, ailelerin hayatlarından ya da izleyip okuduğu ürünlerden bunu gözlemlemiş olabilir. Bu tür inanç sistemleri özellikle “alt tabaka” sınıflarda daha fazla kabul görmektedir. Fakat Gazap Üzümleri’nin ilk on dakikasında aslında Tanrı tarafından terk edilmiş gibi duran bir kasabada, bir grup insanı izlemeye başlıyoruz ve inancını yitirmiş bir papaz karşılıyor Tom’u. Lüks arabalarında elinde istediği her şeyi yapmaya yarayan kağıt parçaları sallayan adamlar yüzünden, doğup büyüdükleri topraklardan  kovuluyorlar. Evlerinden edilme ve başka eyaletlerde iş aramak zorunda kalma sefaleti sadece Joad ailesine özgü de değil. Kaliforniya eyaletinde işçi arandığını yazan el ilanı pek çok eyalete ve insana çoktan yayılmıştır. Joad’lar da elden ele dolaşmış ve insanlara umut aşılamış bu kağıt parçası uğruna Oklahoma’dan çıkıp Kaliforniya’ya doğru yola koyulurlar. Yolda kaldıkları bir kampta karşılaştıkları başka insanların da iş bulmaya dair umudunun artık olmadığını öğreniriz. Joad ailesi geride hiçbir şeyi kalmamasına rağmen Kaliforniya’dan doğduğu topraklara dönen bir adamla konuşurlar. Bunun üzerine içlerinde yeni bir yerde yeni bir hayata başlamaya dair kısık da olsa parıldayan umut ateşinin yavaş yavaş söndüğünü görürüz. 


Aileyi çekip çeviren ve toparlayan figür olarak annenin hikâye içerisindeki varlığı, sürüklendikleri bu yolculukta inançsızlığın içerisinde tutunulacak bir direk ve umut ışığı olarak çıkıyor. Kötü olaylar yaşansa da tüm yol boyunca en gencinden en yaşlısına kadar tüm aile üyeleriyle ilgilenen Ma Joad kampa ulaştıklarında çocukların aç olduğunu görüyor. Kendilerine yemekleri paylaştırdıktan sonra kalan yemeği kamptaki çocukların almasına izin veriyor. Açlık, işsizlik ve göç olaylarında eski hayatlarına dönme konusunda inançları kalmayan insanların arasında, bir şekilde umudu diri tutmaya çalışan annenin rolü aslında oldukça önemli oluyor.



Gazap Üzümleri ekmek kavgası yaşanırken insanların içinde bulunduğu umutsuzluk ve inanç kaybını en başta yüzümüze çarpıyor. Toprağını bırakan, ailesi açlıktan ölen, bilmedikleri diyarlarda ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören insanlardan ve daha nice sıkıntılar çeken her bir karakterden, izleyici olarak aslında yarından beklentide olmaya dair pek olumlu düşüncelerimiz oluşmuyor. Fakat işçilerin güçsüz bırakılması ve kapitalist sistemin acımasızlığı gösterilirken, aynı zamanda dayanışma, aile ve insana olan bağlılık da Joad ailesinin serüveni boyunca vurgulanır. Özellikle, filmin finalindeki meşalelerle yapılan yürüyüş sahnesi, işçi sınıfının gücünü ve birlikte mücadele etme iradesini yansıtır. Film boyunca Joad ailesinin ve nicelerinin geçtiği ve hâlâ içinde olduğu kapitalist düzenin gölgesine bir nevi bir yürüyüş sergilenir. Pederlerin bile inancını ve hayatını sorguladığı bu düzende aslında ihtiyaç duyulan şeyin insan olmaktan ve en zor günde bile bir olmaktan geçtiği gösteriliyor. Film Ma Joad’un monoloğu ile kapanırken umutsuzluğa karşı umudu ve insan ruhunun en büyük engelleri bile aşabilme gücünü hatırlatmayı unutmuyor. Tarih boyunca çalışan sınıfın karşılaştığı mücadelelerin güçlü bir hatırlatıcısı olarak adaletsizliğe karşı insanlık için mücadele etmenin önemi vurgulanıyor.



Kaynakça:

151 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

댓글


bottom of page